Yenidoğan Çetesi davasında ikinci gün: “Kimse hayrına bir şey yapmıyordu”

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi doktor Sare Davutoğlu da duruşma salonuna geldi. Dünkü duruşmada çıkan gerginlik üzerine Gelecek Partisi’nin avukatı salondan çıkarılmıştı.

Hemşire Hasan Basri Gök, kendisi üzere hemşire olan Hakan Doğukan Taşçı’nın, Fırat Sarı’nın sürücülüğü ile asistanlığını yaptığını ve maaşının dışında Sarı’dan para aldığını sav etti. Gök, “Doğukan, epikrizleri konutta ya da otomobilde yazıyormuş.” dedi.

Hasan Basri Gök, tüm hemşirelerin yaşananları bildiğini itiraf ederek “Ama ne kadar içindeler bilmiyorum. Sümeyye Işık Arslan’ın evrakta usulsüzlük yaptığını görmüşümdür. Doktor Şeyhmus Çelik hep erken çıkar. Hastane idaresi bilir bir şey demez Doğukan aşağıda olduğu için.” diye konuştu.

Serdar Yüksel’in bebek sevki yapıp karşılığında para aldığını savunan Gök, “Fırat Sarı parayı yollamamı söyledi yolladım. Akciğer ilacının dışında da ilaçların satıldığını söyledi.” dedi.

“Bebeği öldür” diyaloğu sorulan Hemşire Hasan Basri Gök, “Çirkin bir cümle. Bebeğin daima kalbi durup geri getiriliyordu o yüzden. Sağlam bebeğin sevki mümkün değil. Çok uzun müddet bekletildiği için akciğerleri de kötüleşiyordu. Entübe edip gönderiliyordu.” formunda konuştu.

Duruşmayı takip eden İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği de iddianamede ismi geçen hekimler hakkında soruşturma başlattı.

Hemşire Hasan Basri Gök, savunmasında hastane ortalamasında aylık 85-90 entübenin dikkat çektiğini sav ederek “Fırat Sarı kimi hastaların basamak oranlarını düşürmemizi istedi.” tabirini kullandı.

Karşı taraftan gelen notlara nazaran epikrizleri yazdıklarını argüman eden Hasan Basri Gök, “Dolapta olan fazla ilaçları 3-4 defa sattık. Birini bâtın sattık, başkalarını Fırat Sarı’ya verdik. (Hakan Doğukan Taşçı ile birlikte) Toplam 30-40 bin lira kazandık. Fırat Sarı ve İlker Gönen hastaneleri paylaşmıştı.” diye konuştu.

Duruşma yoklamanın akabinde Hemşire Hasan Basri Gök’ün savunmasıyla başladı. Gök, Mahkeme Lideri’nin “Savunma yapacak mısın?” sorusuna “Savcılıkta ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok.” karşılığını verdi. Hasan Basri Gök, kimsenin hayrına bir şey yapmadığını savundu.

Gök, “SGK’dan fazla para alıyorlardı. SGK’dan para almak için hastaları daha uzun yatırıyorlardı. Üçüncü basamaktan en üst seviyeden rapor ediliyordu bebekler. Bütün hemşirelere epikrize yardım ettiği ve öbür süreçler için para veriliyordu.” dedi.

22’si tutuklu toplamda 47 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı.

İddianamede elebaşı olarak tanımlanan Fırat Sarı’nın da ortalarında olduğu sanıklar duruşma salonuna getirildi.

Çevik kuvvet grupları adliyede güvenlik tedbirleri aldı.

Günlerce Türkiye’nin konuştuğu Yenidoğan çetesi hakim karşısına çıktı, birinci duruşma 9 buçuk saat sürdü. İşte dünkü duruşmada yaşananlar…

Çete lideri Fırat Sarı, kimlik bilgisini okumak için sanık kürsüsüne başındaki peruğunu cezaevinde çıkararak geldi.

Sarı konuşmasında, bekar olduğunu belirtti.

Aylık ortalama gelirinin ise 400 bin lira olduğunu söyledi.

Tutuklu sanıklardan İlker Gönen ise kimlik tespiti sırasında, evli ve üç çocuklu olduğunu belirtti.

Sanıklardan birinci savunmayı çete üyesi hemşire Hakan Doğukan Taşçı yaptı.

Cimer’e şikayeti yapan kişi olduğunu savunan Taşçı “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bebekleri uygunlaştırmak için uğraşmışken, birçok kabahatten tutuklanıyorum. Bu nasıl olabiliyor?” kelamlarıyla kendini savundu.

Yenidoğan servisindeki usülsüzlükleri anlatan Taşçı yaklaşık 3 saat savunma yaptı.

Sanık Hakan Doğukan Taşçı, Şafak hastanesi yöneticisinin Fırat Sarı’ya sevk edilen her bebek için 10 bin TL verdiğini söyledi.

Hemşire Hakan Doğukan Taşçı: Aileden fazla para alınma muhabbeti oldu. Fırat Sarı aileye, total fiyat 30 bin TL demiş hastaneye 20 bin lira ödüyor komitesi Sarı, kendisine alıyor. Olay duyulduğunda Fırat Sarı, ‘Olay üzerime kalmasın, hastane idaresi duymasın’ biçiminde talimat verdi.

Taşçı çalıştıkları hastanelerde uzman olmadığı için hemşire olarak bebeklere müdahale etmek zorunda kaldığını belirtti ve “şimdi doktor olmadığı için ben suçlanıyorum” formunda kendisini savunmaya çalıştı.

Taşçı ayrıyeten savunmasında hastanelerde ölen bebeklerin cenazesi alıkonularak ailelerden para istendiğini anlattı. Kendisinin ise bu hususta ailelere yardımcı olduğunu tez eden Taşçı, “Bebeğin naaşını vermediler. İçeride ödeme olduğunu, ödenmedikçe naaşını vermeyeceklerini söylediler. Ben de şok oldum, hastane idaresiyle konuştum ve onlara yardımcı oldum. Çocuğun naaşını verdiler.” kelamlarıyla kendini savundu.

Hemşire Hakan Doğukan Taşçı “Bir çocuğun ihmalden öldüğü düşünülüyorsa başka çocuğun ihmalden ölmesi beklenmemeli.” diyerek soruşturmada nisan ayına kadar müdahale edilmemesinden şikayetçi olduğunu belirtti.

Ayrıca hiçbir bebeğe ziyan verecek bir şey yapmadığını ve çeteye üye olmadığını tez eden Taşçı; paraya sıkıştığı için üç kere ilaç sattığını söyledi. İlaç satışından büyük hissesi alanın Doktor Fırat Sarı olduğunu da öne sürdü.

Suçlamalar, günlük 8 bin liralık SGK primini paylaşabilmek ismine yenidoğan bebeklerin sıhhatinin hiçe sayıldığı yönünde…

Çete üyelerinin taburcu olabilecek durumda olsalar dahi bebekleri uydurma raporlarla, gereksiz yere ilaç vererek ağır bakımda tuttuğu tespit edilmişti.

Bebekler şebekenin mutabakatlı olduğu özel hastanelere sevk ediliyordu.

Ne teneffüs takviyesi, ne ameliyat ne de ilaç… Bebekler çetenin istediği kadar hayatta tutuluyordu.

Bu süreçte 9’u İstanbul’da biri Tekirdağ’da 10 özel hastane kapatıldı.

Yenidoğan çetesinde kim kimdir, en son ne biliyoruz? 10 soruda bebek çetesi

Yenidoğan vurgununda fezleke hazırlandı: Bebeklere “pasif ötenazi”

Söz konusu yazı üzerine soruşturmada ismi geçen Özel Avcılar Hospital Hastanesi, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar, Özel Silivri Kolan Hospital Hastanesi ve Çorlu Reyap Hastanesi’nin ruhsatları iptal edildi.

İddianamede elebaşı olarak tanımlanan Fırat Sarıİddianamede elebaşı olarak tanımlanan Fırat Sarı
Soruşturma evrakında zanlıların kan donduran konuşmaları da yer aldı.

Hakim karşısına çıkacak sanıklar ortasında birtakım 112 Davet Merkezi çalışanları da var.

Ambulans sürücüsü Gıyasettin Mert Özdemir’in merkezde kayıt oluşmaması için “Ambulans akaryakıt almaya çıktı.” dersiniz biçiminde tavsiye verdiği belirlenmişti.

Bir bebekle ilgili ise diyaframda gelişimsel bir bozukluk olmadığından tedavi ile düzelebilecek bir akciğer düşüncesinden bahsedildiği fakat o tedavinin uygulanmadığı ortaya çıkmıştı.

Çete üyelerinin, bir doğum uzmanının aileye bilgi vermesiyle endişeye kapıldığı iddianamede geçmişti.

Soruşturmadan korkan zanlıların, “Panik yapmayın” talimatı verdiği iddianamede yer alırken zanlılardan İlker Gönen’in “Dursun Abi bir göbek açamamış açamamış mahvetmiş. Mahvettikten sonra hemşireye vermiş. Aile Suriyeli, rastgele bir şeyleri yok. İsimli tıp süreci başlatmadılar. Çocuk defnedildi.” dediği de belirlenmişti.

Fırat Sarı’nın ise “Ben sana gerçeği söyleyeyim, o çocuk pnömotoraks. O çocuk diyafram hernisi değil. O çocuğa tüp takılsa yaşardı. Bir olay patlayacaktı ben biliyorum.” dediği tespit edilmişti.

Çete birçok suçlamayla karşı karşıya…

Soruşturmayı yürüten savcının vefatla tehdit edilmesi de bunlar ortasında yer alıyor.

O anların yeraldığı imgelerde, çete tutuklanan zanlıların tahliye edilmesini istiyordu.

İstanbul’da 112 Acil Davet Merkezi’nde çalışan şahıslarla ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını evvelce anlaştıklarıı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip vefatlarına neden oldukları ve haksız çıkar elde ettikleri öne sürülen 22’si tutuklu 47 şüphelinin yargılandığı dava başladı.